6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6 ncı Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ

2022 Tüketicinin Korunması Tüketici Hakem Heyetleri Parasal Sınır 16 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 31691 Ticaret Bakanlığından: Amaç ve kapsa…

 

 

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6 ncı Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ

2022 Tüketicinin Korunması Tüketici Hakem Heyetleri Parasal Sınır

16 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31691

Ticaret Bakanlığından:

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrası ile 27/11/2014 tarihli ve 29188 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilen parasal sınırların, 27/11/2021 tarihli ve 31672 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 533)’nde 2021 yılı için yeniden değerleme oranı olarak tespit edilen % 36,20 (yüzde otuzaltı virgül yirmi) oranında artırılarak yeniden belirlenmesidir.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları ile 84 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 27/11/2014 tarihli ve 29188 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarına dayanılarak hazırlanmıştır.

Parasal sınırlar

MADDE 3 – (1) 2022 yılı için Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvurularda değeri;

a) 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetleri,

b) Büyükşehir statüsünde olan illerde 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirası ile 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,

c) Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,

ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirası ile 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,

görevlidir.

Yetki

MADDE 4 – (1) İl Tüketici Hakem Heyetleri il sınırları içinde, İlçe Tüketici Hakem Heyetleri ise ilçe sınırları içinde yetkilidir. Tüketici Hakem Heyeti kurulmayan ilçelerde Bakanlıkça o ilçe için belirlenen Tüketici Hakem Heyeti yetkilidir.

(2) Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki Tüketici Hakem Heyetine yapılabilir.

(3) İkinci fıkra uyarınca başvuru yapılabilecek ilçede Tüketici Hakem Heyetinin kurulmamış olması halinde tüketiciler o ilçe kaymakamlığına başvuru yapabilir. Yapılan bu başvurular, kaymakamlıklarca gereği yapılmak üzere Bakanlıkça belirlenen yetkili Tüketici Hakem Heyetine intikal ettirilir.

Yürürlük

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ 1/1/2022 tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Ticaret Bakanı yürütür.




Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2018/93 – VUK 339. Madde

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2018/93 – VUK 339. Madde 15 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 31690 Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayı…

 

 

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2018/93 – VUK 339. Madde

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2018/93 – VUK 339. Madde

15 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31690

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2021/51

Karar Sayısı: 2021/80

Karar Tarihi: 4/11/2021

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Antalya 1, Vergi Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen 339. maddesinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.

OLAY: Tarh edilen kurumlar vergisi ile tekerrür hükümleri de uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ Kanun’un itiraz konusu 339. maddesi şöyledir:

“Tekerrür:

Madde 339- (Değişik: 22/7/1998-4369/9 md.)

Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.”

II. İLK İNCELEME

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın katılımlarıyla 3/6/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle davada uygulanacak kural ve sınırlama sorunları görüşülmüştür.

2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.

3. Bakılmakta olan davanın konusunu, davacı adına tarh edilen vergiler ve tekerrür hükümleri uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezalarının iptali talebi oluşturmaktadır. Bu itibarla itiraz konusu maddede yer alan “...veya usulsüzlükten… ”, “...usulsüzlükte iki…” ve “...usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş…” ibarelerinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.

4. Öte yandan itiraz konusu maddenin kalan kısmı, bakılmakta olan davanın konusu olan vergi ziyaı cezasının yanı sıra davada uygulanma imkânı bulunmayan usulsüzlük cezası bakımından da geçerli ortak kural niteliğindedir. Dolayısıyla bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek esas incelemenin “Vergi ziyaına sebebiyet vermekten… ”, “...vergi ziyaında beş,… ” ve “...vergi ziyaı cezası yüzde elli,… ” İbareleri ile sınırlı olarak yapılması gerekir.

5. Açıklanan nedenlerle 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen;

A. 339. maddesinde yer alan “...veya usulsüzlükten...”, “...usulsüzlükte iki...” ve “...usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş...” ibarelerinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibarelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

B. 339. maddesinin kalan kısmının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin “Vergi ziyaına sebebiyet vermekten… ”, “...vergi ziyaında beş,… ” ve “...vergi ziyaı cezası yüzde elli,...” ibareleri ile sınırlı olarak yapılmasına,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. ESASIN İNCELENMESİ

6. Başvuru karan ve ekleri, Raportör Murat ÖZDEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralı ve bunun gerekçesi ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

7. İtiraz başvurusu ile iptali talep edilen kuralların davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak kural bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır (bkz. § 2).

8. Bu bağlamda somut normun denetiminde uygulanacak kuralın hâlihazırda yürürlükte bulunması veya yürürlükten kalkmış olması arasında kural olarak bir fark bulunmayıp itiraz başvurusunda bulunan mahkemece bakılmakta olan davada uygulanma imkânının olması yeterlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında da itiraz yoluna başvuran mahkemede uygulanacak kural olma niteliğini sürdüren mülga hükümlerin esasının incelenmesi gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2020/14, K.2020/58, 15/10/2020; E.2018/14, K.2018/112, 20/12/2018; E.2018/107, K.2018/114, 20/12/2018; E.2014/179, K.2015/54, 17/6/2015).

9. Bununla birlikte, cezai hükümlerde sonradan yapılan yasal değişiklikle fiilin suç olmaktan çıkarılması veya suç için öngörülen ceza miktarının azaltılması gibi nedenlerle fail lehine olan değişikliğin geçmişe dönük olarak uygulanması ve bu yönüyle iptali istenilen kuralın görülmekte olan davada uygulanamayacak hale gelmesi durumunda Anayasa Mahkemesi işin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermektedir (AYM, E.2018/160, K.2019/23,10/04/2019).

10. İtiraz konusu kural başvuru tarihinden sonra kabul edilen 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle değiştirilmiştir. Anılan değişiklikle genel itibarıyla itiraz konusu kuralda düzenlendiği üzere vergi ziyaı ve usulsüzlük cezalarında tekerrür ve tekerrürün sonuçları hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda kuralda olduğu gibi vergi ziyaı cezalarında beş, usulsüzlük cezalarında iki yıllık tekerrür süreleri öngörülmüş ve yine tekerrür hâlinde vergi ziyaı cezasının yüzde elli, usulsüzlük cezasının ise yüzde yirmi beş oranında artırılmak suretiyle uygulanacağı belirtilmek suretiyle aynı artırım oranları muhafaza edilmiştir.

11. Anılan değişikliğin itiraz konusu kuraldan temel farkı, tekerrür hâlinde artırılmak suretiyle uygulanacak cezalara üst sınırın getirilmesidir. Bu itibarla artırım tutarının kesinleşen cezadan (kesinleşen birden fazla ceza olması durumunda bunlardan tutar itibarıyla en yükseğinden) fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır. İtiraz konusu kuralda tekerrür hâlinde artırılması öngörülen cezalar bakımından bir üst sınırın bulunmadığı gözetildiğinde söz konusu değişikliğin lehe bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır.

12. İtiraz başvurularında itiraz konusu kuralın yürürlükten kaldırılmış olması kural olarak mülga kuralın esasının incelenmesine engel oluşturmamasına karşın başvuruya konu itiraz konusu kuralda yapılan değişikliğin lehe olması nedeniyle vergi ziyaı veya usulsüzlük cezalarının tekerrür nedeniyle artırıldığı tüm uyuşmazlıklarda uygulanacağı açıktır.

13. Ayrıca bakılmakta olan dava hakkında davacının davadan feragat etmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dolayısıyla bu yönden de kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânı kalmamıştır.

14. Açıklanan nedenle konusu kalmayan itiraz başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

IV. HÜKÜM

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen 339. maddesinde yer alan “ Vergi, ziyaına sebebiyet vermekten...”, “...vergi ziyaında beş,…” ve “…vergi ziyaı cezası yüzde elli,…” ibarelerine ilişkin itiraz başvurusu hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA 4/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan Zühtü ARSLAN

Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili Kadir ÖZKAYA

Üye Engin YILDIRIM
Üye Hicabi DURSUN
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye M. Emin KUZ
Üye Rıdvan GÜLEÇ
Üye Muammer TOPAL
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Üye Yıldız SEFERİNOGLU
Üye Recai AKYEL
Üye Basri BAĞCI
Üye İrfan FİDAN
Üye Selahaddin MENTEŞ




Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü

Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü Bir takvim yılı içinde gerçekleştirilen gayrimenkul ve/veya taşıt alım-satımınd… 

 

 

Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü

Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü

Bir takvim yılı içinde gerçekleştirilen gayrimenkul ve/veya taşıt alım-satımından elde edilen kazançların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu açısından nasıl vergilendirileceğine ilişkin açıklamalar yer aldığı “Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü”  kullanıma sunulmuştur.

Söz konusu Broşürde;

  • Ticari Faaliyetin Özellikleri Nelerdir?
  • Gayrimenkul Alım Satım İşlemi Ticari Kazanç mıdır?
  • Gayrimenkul Alım-Satım İşlerinde Değer Artışı Kazancı veya Ticari Kazanç Ayrımı Nasıldır?
  • İkinci El Motorlu Kara Taşıtı Alım Satımı Yapanların Vergilendirilmesi Nasıldır?
  • İşletmenin Aktifinde Kayıtlı Olan Gayrimenkul ve Taşıtların Satışından Elde Edilen Gelir Nasıl Vergilendirilir?
  • Gayrimenkul veya Taşıt Alım Satım Faaliyetinden Dolayı Vergi Mükellefi Olanlar Hangi Beyannameleri Verirler?
  • Ticari Kazanç Yönünden Mükellefiyet Tesisi Nasıl Yapılır?
  • Değer Artışı Kazancı Yönünden Mükellefiyet Tesisi Nasıl Yapılır?

gibi sorular için açıklayıcı cevaplar yer almaktadır.

Broşüre ulaşmak için TIKLAYINIZ

Kaynak: GİB




Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı E: 2019/3 – Çekin Rehin Cirosu İle Devredilmesi

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı E: 2019/3 Çekin Rehin Cirosu İle Devredilmesi 14 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 31689…

 

 

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı E: 2019/3 – Çekin Rehin Cirosu İle Devredilmesi

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı E: 2019/3

Çekin Rehin Cirosu İle Devredilmesi

14 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31689

Yargıtay Başkanlığından:

YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU KARARI

ESAS NO : 2019/3

KARAR NO : 2021/2

KARAR TARİHİ : 22.10.2021

ÖZET:

Üzerinde yazılı olmaması halinde çekin rehin cirosu ile devredilmiş olması hususunun başka delillerle ispat edilip edilemeyeceği konusunda içtihatların birleştirilmesi talep edilmiş ise de; içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için içtihat aykırılığına konu kararların devamlılık arz etmesinin gerekmesi, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararıyla Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.08.2020 tarihi itibariyle kapatılarak baktığı işlerin Yargıtay 11. Hukuk Dairesine devredilmiş olması, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarına aykırılık teşkil eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sadece 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-817 E., 2018/1145K. sayılı kararının bulunması ve henüz istikrar kazanmamış olması ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin belirtilen konuda içtihadının bulunmayışı karşısında içtihatların birleştirilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.

I. GİRİŞ

A. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURU

Av. Burak Kuldemir tarafından sunulan 06.06.2018 tarihli dilekçe ilecekteki cironun hangi durumlarda rehin cirosu sayılacağı hususunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 11,12 ve 19. Hukuk Dairelerinin kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğu, 19. Hukuk Dairesinin rehin cirosunda şekli şartlar aradığı, 11 ve 12. Hukuk Dairelerinin ise çekin teminat olarak verildiği hususunun kayıt veya alacaklının kabulüyle belirlenmesi halinde çekteki cironun rehin cirosu olduğunun kabulü gerektiği yönünde içtihatları bulunduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesi talep edilmiştir.

B. YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 29.05.2019 tarihli ve 182 sayılı kararı ile; “Bankaya ciro edilen çeklerin hangi durumlarda rehin cirosu olarak kabul edileceğine ilişkin çelişkili kararlar” konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi kararları arasında görüş aykırılığı bulunduğu ve farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna varıldığından; aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesi gerektiğine oy birliğiyle karar verilmiştir.

Yargıtay Birinci Başkanlık Kumlunun 13.09.2021 tarihli ve 244 sayılı kararı ile; 2019/3 Esas sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu dosyasında içtihadı birleştirme kararının konusu her ne kadar “Bankaya ciro edilen çeklerin hangi durumlarda rehin cirosu olarak kabul edileceğine ilişkin çelişkili kararlar” olarak belirlenmiş olsa da, konunun “Üzerinde yazılı olmaması halinde çekin rehin cirosu ile devredilmiş olması hususunun başka delillerle ispat edilip edilemeyeceği” olarak değiştirilmesinin ihtiyacı daha iyi karşılayacağı gerekçesiyle içtihadı birleştirme kararının konusu oy birliğiyle alman karar sonucunda bu şekilde değiştirilmiştir.

C. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR

Yargıtay Hukuk Genel Kumlunun 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-817 E., 2018/1145K. sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve 2016/15070 E., 2018/2588 K.; 26.09.2017 tarihli ve 2016/2019 E, 2017/4745 K.; 26.09.2017 tarihli ve 2016/7396 E, 2017/4744 K. ve 03.10.2012 tarihli ve 2011/6984 E., 2012/14883 K. sayılı kararları; Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.07.2013 tarihli ve 2013/17239 E., 2013/25547 K. sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli ve 2016/12558 E, 2017/7361 K.; 09.10.2017 tarihli ve 2016/11979 E, 2017/6726 K.; 17.06.2016 tarihli ve 2016/1716 E., 2016/10943 K.; 26.05.2016 tarihli ve 2015/17823 E., 2016/9441 K.; 25.05.2016 tarihli ve 2015/17598 E., 2016/9405 K. ve 13.10.2015 tarihli ve 2015/8447 E., 2015/12650 K. sayılı kararları.

D. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN, YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN, YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNİN VE YARGITAY (KAPATILAN) 19. HUKUK DAİRESİNİN GÖRÜŞ ÖZETLERİ

1. Hukuk Genel Kurulunun Görüşü:

Hukuk Genel Kurulu ile Yüksek Dairelerin görüşleri ve kararları dikkate alındığında Hukuk Genel Kumlu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 12. Hukuk Dairesi ve 19. Hukuk Dairesi kararları arasında içtihat aykırılıklarının bulunduğu, içtihat aykırılığının giderilmesi için İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca içtihatların birleştirilmesine gerek bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.

2. On Birinci Hukuk Dairesinin Görüşü:

Alacaklının çeki alacağının teminatı olarak aldığının kabulü hâlinde veya hamil alacaklı bankanın çek tevdi bordrosu veya kayıtlarında teminat – rehin amaçlı çeki aldığının kayıtlı olması hâlinde çek üzerinde rehin – teminat cirosu olduğu açıkça yazılı olmasa dahi çek hamilinin rehin cirosuyla devraldığı ve çekin meşru hamili olmadığı kabul edilmesi gerektiği, bu hallerde çekin rehin amaçlı gizli ciro ile verildiğinin kabulü gerektiği, alacaklının kendi kayıtlarındaki aleyhine kayıt veya teminat olarak hamil olduğuna dair açık ikrarı karşısında çekin temlik cirosuyla meşru hamili olduğunun kabulü mümkün olmadığı, içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için aynı konuda farklı görüşlerin istikrarlı bir şekilde uygulanması gerektiği, evrak ekinde yer alan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi içtihatlarına aykırı olan kararları istikrar kazanmış ise, içtihatların Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin içtihatları yönünde içtihatların birleştirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

3. On İkinci Hukuk Dairesinin Görüşü:

Bir çekin teminat olarak verildiğinin kabulü için o çek üzerinde teminat ibaresinin yazılı olmasının zorunlu olmadığı, ibare bulunsa bile sadece “teminattır” şeklinde şerh düşülmesinin yeterli bulunmadığı, neyin teminatı olduğunun açıkça belirtilmesi ve teminat olarak verildiğinin ispatlanması gerektiği, dolayısıyla rehin cirosu iddiasının ayrı bir sözleşme ile ispat edilebileceği gibi alacaklının bu yöndeki ikrarının da Dairece yeterli kabul edildiğini, içtihatların Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve 11. Hukuk Dairesinin görüşleri doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

4. (Kapatılan) On Dokuzuncu Hukuk Dairesinin Görüşü:

Dairenin çek üzerindeki ciro yazılarında rehin cirosu olduğuna dair bir kayıt olmadıkça, çek haricindeki bir takım belgelerden hareketle çekin rehin cirosuyla devredilmiş sayılamayacağı görüşünde olduğunu, bu itibarla Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin uygulamasının kambiyo hukukunun ruhuna ve kanuna uygun bir uygulama olup, Daire ile 11.ve 12. Hukuk Daireleri arasındaki içtihat aykırılığının Daire görüşü doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

II. ÖN SORUN

İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, Yargıtay Birinci Başkanlığınca belirlenen konuyu görüşmek üzere 01.10.2021 tarihinde toplanmış, raportör Başkan Murat Kıyak tarafından hazırlanan rapor okunduktan sonra işin esasına geçilmeden önce, birinci ön sorun olarak içtihadı birleştirmenin konusunun “Çek metninde yer almamasına rağmen rehin cirosuyla devredildiği iddiasının ciro yolu ile hamil olan üçüncü kişilere karşı keşideci tarafından ileri sürülüp sürülemeyeceği” şeklinde değiştirilmesi hususu ön sorun olarak tartışılmış, Büyük Genel Kurulda birinci ön sorunun bulunmadığı sonucuna oy çokluğu ile karar verilerek ikinci ön sorunun görüşülmesine geçilmiştir.

İkinci ön sorun olarak ise; içtihadı birleştirmenin konusunun “TTK’nın rehin cirosunu düzenleyen 689. maddesinde belirtildiği üzere çekte bulunan cironun “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir ” ibarelerini veya rehin etmeyi belirten herhangi bir kayıt içermediği takdirde temlik cirosuyla devredilen çekin, teminat amacıyla verildiğinin anlaşılması halinde çekteki cironun rehin cirosu olarak kabul edilip edilemeyeceği, hamilin yetkili hamil sayılıp sayılamayacağı “şeklinde değiştirilmesi hususu ön sorun olarak tartışılmış, Büyük Genel Kurulda ikinci ön sorunun bulunmadığı sonucuna oy çokluğu ile karar verilerek, içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için, içtihat aykırılığına konu kararların devamlılık arz etmesi, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararıyla Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.08.2020 tarihi itibariyle kapatılarak baktığı işlerin Yargıtay 11. Hukuk Dairesine devredilmiş olması ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarına aykırılık teşkil eden kararlarının istikrar kazanmamış olması karşısında içtihatların birleştirilmesine yer olup olmadığı hususu üçüncü ön sorun olarak tartışılmıştır.

III. GEREKÇE

Ön sorunun çözümü için içtihadı birleştirme kararlarının özelliklerine değinmekte yarar bulunmaktadır.

Yargıtay içtihadı birleştirme kararları (İBK) kaynağım, Yargıtay Kanunu,nun45. maddesinden almaktadır. Sadece Türk Hukukuna özgü olan ve ilk defa 834 sayılı Mahkeme-i Temyiz Kanunu’nda yapılan değişiklikle, temyiz daireleri kararları arasında yeni kanunların uygulanması dolayısıyla çıkabilecek ihtilâfları çözmek üzere tevhidi içtihat/içtihat birleştirme müessesesi kabul edilmiş ve sonraki değişikliklerde de hep muhafaza edilmiştir (Bilge, Necip: Yargıtay Kurullarında Gelişme ve Reform, AÜHFD, s. 311, yöneliş BMMZabıt Ceridesi 1926, sıra: 150).

İçtihadı birleştirme kararları kesin olup aleyhine yargı yoluna başvurulamaz (Yargıtay K. m. 16/son). Diğer yargı mercilerini bağlar (Yargıtay K. m. 45/5).

İçtihadı birleştirme kararları nitelik olarak, diğer yargı kararlarının üzerinde ve tüm yargı organlarını bağlayan özelliği itibariyle, yargısal kararlardan çok, yasama işlevine yakın ve bir kural koyucu işlem niteliğindedir (Gözler, Kemal: Hukuka Giriş, s. 341).

İçtihadı birleştirme kararları, somut bir dava veya uyuşmazlıkla ilgili olmayıp, İBK ile aynı tür uyuşmazlıkların tümü için geçerli soyut ve genel nitelikte kurallar konulmalıdır. Zira. İBK’nın temel amacı hukukta birliği ve bütünlüğü sağlamaktır. Öte yandan İBK konularıyla sınırlı, gerekçeleriyle açıklayıcı ve sonuçları itibariyle bağlayıcı nitelikte kararlardır (YHGK, 20.02.1963 T. 4/71-21).

İçtihadı birleştirme kararı alındığı andan itibaren uygulanmaya başlayacağı gibi geçmişe yürümeyeceği başka bir deyişle kesinleşmiş kararları etkilemeyeceği açıktır.

Ayrıca içtihatları birleştirme kararlarının alınmasının ön koşulu; Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunun belli bir konuya ilişkin görüş ve kabullerini, kararlı ve sürekli biçimde içtihatlarıyla ortaya koymaları ve bu yönün uygulamada kesinlik kazanmasıdır. Bir başka anlatımla, içtihatların birleştirilmesine konu Yargıtay Özel Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu kararlarında istikrar kazanan bir uygulama bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla Yargıtay Özel Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu arasında sadece somut uyuşmazlığa ilişkin verilen ve istikrar kazanmayan farklı kararların bulunması içtihatların birleştirilmesine gerekçe olmayacaktır.

Yargıtay Kanunu’nun “Daire Başkanlarının Görevleri’’ başlıklı 24. maddesinin 1. bendi ise;

“Daire başkanlarının görevleri şunlardır:

1. Dairelerinde ahenkli, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin mümkün olan süratle incelenip karara bağlanmasını sağlamak, dairenin kendi kararları arasında çelişkiyi önlemek amacıyla gerekli göreceği bütün tedbirleri almak, dosyaları takrir edecek kişileri, bu esaslar uyarınca tespit etmek ve kendi yazmayacağı kararların hangi üye tarafından yazılacağını belli etmek,…” hükmünü içermektedir.

İçtihadı Birleştirme görüşmelerine ve Kararların yazılmasına ilişkin Yargıtay Başkanlar Kurulunun 19.06.1975 tarihli ilke kararının “Kurulda Görüşmelerin Yürütülmesi” başlıklı 4. maddesi;

“Kurulda ön sorun olarak kararlar arasında aykırılık olup olmadığı veya sair nedenlerle içtihatların birleştirilmesine gerek bulunup bulunmadığı hususları görüşülüp karara bağlanır. ” şeklindedir.

İlke kararının belirtilen bu maddesindeki “sair nedenlerle içtihatların birleştirilmesine gerek bulunup bulunmadığı” ifadesinin mahkemeye yapılan her talep için gerekli olan hukuki yarar şeklinde yorumlanması gerekir.

Eş söyleyişle; bir konudaki Yargıtay kararları arasında aykırılık bulunmasına rağmen, içtihatların birleştirilmesinde hiçbir hukuki yarar yok ise, ilgili kurul içtihatların birleştirilmesine gerek olmadığına karar verebilmelidir (Kuru, Baki: İçtihatların Birleştirilmesi Yolu İle İlgili Bazı Sorunlar, AÜHF Yayınları, No.415, Konferanslar Dizisi No. 1, Ankara 1977, s. 23-24).

İçtihadı birleştirme kararlarının niteliği açıklandıktan sonra tespit edilen ön sorunun değerlendirilmesi yerinde olacaktır.

Bu kapsamda içtihat farklılığı olduğu belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi kararları incelendiğinde;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-817 E., 2018/1145K. sayılı kararında; çekte ancak tahsil veya temlik cirosu yapılabileceği, dava konusu çekin lehtarı tarafından yapılan ciroda yer alan “emrine ödeyiniz ” ibaresinden de anlaşılacağı gibi, çekin rehin cirosu ile devredilmediği, kredinin teminat alınarak kullandırılacağına ilişkin yapılan genel ifadelerin de çekin rehin cirosu ile devredildiğini göstermeyeceği sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve 2016/15070 E., 2018/2588 K. sayılı kararında; dosyaya sunulan yazıda çekin kredi borcunun teminatı olarak alındığı ifade edildiği, bu durumda davacının ticari defter ve kayıtları ile çek tevdi bordrosu incelenerek çekin dava dışı şirketin kredi borcuna teminat olarak verilip verilmediğinin değerlendirilmesi, çekin teminat amacıyla alındığının tespit edilmesi halinde ise çekte rehin cirosu geçerli olmadığından davacı bankanın işbu davayı açamayacağının gözetilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçelerle davanın kabulü doğru olmadığı belirtilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2016/2019 E., 2017/4745 K. sayılı kararında; davanın çekten kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu, mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verildiği, ancak davacı banka vekilinin dava dilekçesinde ve yargılamanın her aşamasında dava konusu çeklerin, lehtar dava dışı şirket tarafından kullanılan krediye teminat olarak müvekkiline verildiğini ileri sürmüş olması karşısında çekin rehin cirosu sonucu davacı bankanın elinde bulunduğu kabul edilmesi gerektiği, çekte rehin cirosu caiz olmayıp, rehin veya bunun sonucunu elde etmeye yönelik olarak teminat amacıyla çekin ciro ile elde edilmesi halinde çeki devir alan kişi çeke dayalı haklan kullanamayacağı gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir,

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2016/7396 E., 2017/4744 K. sayılı kararında; mahkemece dava konusu çekin dava dışı şirket tarafından davalı bankaya teslim edilirken teminat başlığı altında verildiği, banka tarafından çekin bloke edilen çek senet hesabına giriş yapıldığı ve yine tevdi bordrosunun alt kısmında çekin rehin olarak alındığının belirtildiği, bu durumda dava konusu çekin dava dışı lehtar tarafından davalı bankadan kullanmış olduğu kredilerin teminatı karşılığında rehin amaçlı gizli ciro olarak verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin kararın onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.10.2012 tarihli ve 2011/6984 E., 2012/14883 K. sayılı kararında; somut olayda her ne kadar dava konusu çek üzerinde çekin rehin cirosuyla devredildiği belirtilmemişse de, söz konusu çekin lehtarı tarafından davacı bankadan alman kredinin teminatı olarak davacı bankaya ciro edildiği diğer bir deyişle çekin rehin cirosu ile davacıya devredildiği mahkemece kabul edilmiş olup bu hususa ilişkin bir temyiz bulunmadığından çekte rehin cirosunun batıl olduğu ve bu durumda davacının yetkili hamil olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.07.2013 tarihli ve 2013/17239 E,, 2013/25547 K. sayılı kararında; bir çekin teminat olarak verildiğinin kabulü için o çek üzerinde teminat ibaresinin bulunması zorunluluğunun olmadığı, çek üzerindeki teminat ibaresi neyin teminatı olduğunun ayrıca açıklanmadığı sürece çekin başlı başına teminat çeki olduğunu göstermeyeceği, diğer yandan teminat iddiasının kabulü için bu hususun taraflarca ayrı bir sözleşmede belirtilmesi de zorunlu olmadığı ve somut olayda alacaklının dayanak çekin teminat olarak alındığı yönündeki kabulünün mahkemeyi bağlayacağı gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli ve 2016/12558 E., 2017/7361 K. sayılı kararında; çek üzerinde yapılan incelemede çekin dava dışı şirkete verildiği ve bu şirketin cirosu ile davalı bankaya geçtiği, dava dışı şirket tarafından yapılan ciroda rehin, teminat veya tahsil amacıyla yapıldığı yönünde bir ibare bulunmadığından çekin temlik cirosu ile davalı bankaya geçtiğinin kabulü gerektiği ve aksini davacı tarafın ispatlamakla yükümlü olduğu gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2017 tarihli ve 2016/11979 E., 2017/6726 K. sayılı kararında; mahkemece dava konusu çekin üzerinde bedeli teminattır ya da bedeli rehindir ibaresi veya rehnetmeyi belirten diğer bir kayıt olmadığı, bu nedenle temlik cirosu sayılacağı ve davalı bankanın borçlunun zararına hareket ettiğinin ispatlanamadığı, yetkili hamil sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine dair kararın onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 17.06.2016 tarihli ve 2016/1716 E., 2016/10943 K.sayılı karannda;çekin dava dışı şirket tarafından davalı bankaya temlik cirosu ile ciro edilerek verildiği, ciroda rehin cirosuna ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, hal böyle olunca çekin rehin cirosu ile değil, temlik cirosu ile devir edildiğinin kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın reddine dair kararın onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.05.2016 tarihli ve 2015/17823 E., 2016/9441 K. sayılı kararında; dava konusu çekler bankaya çek teslim bordrosu ile teslim edilmiş olup çeklerin üzerinde “rehin içindir” şeklinde kayıt olmadığından çekin temlik cirosu ile bankaya devredildiğinin kabulü gerekeceği, keşideci ile lehtar arasındaki şahsîdef ‘ilerin hamile karşı ileri sürebilmesi için hamilin çekleri iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin, başka bir anlatımla keşidecinin borçlu olmadığını bile bile çekleri ciro yoluyla temlik aldığının kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 25.05.2016 tarihli ve 2015/17598 E., 2016/9405 K. sayılı kararında; dava konusu çekte dava dışı kişi tarafından yapılan cironun tahsil cirosu ya da rehin cirosu olduğuna dair bir ifade bulunmadığından, cironun temlik cirosu olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 13.10.2015 tarihli ve 2015/8447 E., 2015/12650 K.sayılı kararında; dava konusu çekin temlik cirosuyla davalı bankaya verildiği 08.08.2012 tarihli “Senet Çek Tevdi Bordrosu ‘başlıklı belgeden anlaşıldığı gibi, çekin arkasında rehin cirosuyla temlik edildiğine dair bir şerh bulunmadığından davalı bankaya yapılan cironun temlik cirosu olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir.

İçtihadı birleştirmeye konu uyuşmazlık yukarıda belirtilen şekilde gerçekleşmekle birlikte önemle belirtilmelidir ki; içtihatların birleştirilmesinin ön koşulu Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunun belli bir konuya ilişkin görüş ve kabullerinin kararlı ve sürekli biçimde içtihatlarını ortaya koymaları ve bu yönün uygulamada kesinlik kazanmasıdır. Bu kapsamda mevcut içtihadı birleştirmenin konusu değerlendirildiğinde; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ile 19. Hukuk Dairesinin kararları arasında çelişki olduğu açık ise de Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararıyla 03.08.2020 tarihi itibariyle kapatılarak baktığı işler Yargıtay 11. Hukuk Dairesine devredilmiştir. Bu konuda Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararların ise süreklilik ve istikrar kazanmadığı anlaşılmaktadır. Böyle olunca içtihatların birleştirilmesinde hukuki yarar bulunduğu söylenemez.

Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında “Üzerinde yazılı olmaması hâlinde çekin rehin cirosu ile devredilmiş olması hususunun başka delillerle ispat edilip edilemeyeceği “konusunda içtihatların birleştirilmesi talep edilmiş ise de; içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için, içtihat aykırılığına konu kararların devamlılık arz etmesi gerektiği açıktır. Ancak Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararıyla Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.08.2020 tarihi itibariyle kapatılarak baktığı işler Yargıtay 11. Hukuk Dairesine devredilmiştir. Bu durumda İçtihadı Birleştirme Görüşmeleri ve Kararların Yazılmasına ilişkin Yargıtay Başkanlar Kurulunun 19.06.1975 tarihli ilke kararlarının 4. maddesi ile Yargıtay Kanunu’nun “Daire Başkanlarının Görevleri” başlıklı 24. maddesinin 1. bendi esas alınarak görüş farklılığının Yargıtay 11. Hukuk Dairesince giderilmesi gerektiği gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarına aykırılık teşkil eden sadece bir kararının olduğu, süreklilik taşıyan bir içtihat aykırılığının bulunmadığı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ise belirtilen konuda içtihadının bulunmadığı gözetildiğinde içtihatların birleştirilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.

IV. SONUÇ

İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunda ön sorun hakkında yapılan görüşmeler sonunda, “Üzerinde yazılı olmaması halinde çekin rehin cirosu ile devredilmiş olması hususunun başka delillerle ispat edilip edilemeyeceği” konusunda içtihatların birleştirilmesi talep edilmiş ise de, içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için, içtihat aykırılığına konu kararların devamlılık arz etmesinin gerekmesi, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararıyla Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 03.08.2020 tarihi itibariyle kapatılarak baktığı işlerin Yargıtay 11. Hukuk Dairesine devredilmiş olması, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili bir içtihadının bulunmayışı ve Yargıtay’ın 11. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarına aykırılık teşkil eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sadece 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-817 E., 2018/1145K. sayılı kararının bulunması ve henüz istikrar kazanmamış olması karşısında, içtihatların birleştirilmesine yer olmadığına 22.10.2021 tarihinde üçüncü görüşmede ve oy çokluğuyla karar verilmiştir.

E:2019/3

K:2021/2

KARŞI OY YAZISI

İçtihadı Birleştirme Toplantısının konusu “Üzerinde yazılı olmaması halinde çekin rehin cirosu ile devredilmiş olması hususunun başka delillerle ispat edilip edilemeyeceği” şeklinde belirlenmiştir.

Bu hususta temel çekişme Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi arasındadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin görüşünü benimsediğinden konunun karara bağlanmasında görevli kurul Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu olmuştur.

Fakat Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından işin esası incelenememiş ve süreç içinde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin kapatılmış olması nedeniyle artık içtihadın birleştirilmesinde hukuki yarar kalmadığı gerekçesiyle İçtihadın Birleştirilmesine Gerek Olmadığına karar verilmiştir.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kapatılmış olsa da bu Daire tarafından verilmiş kararların hukuki varlığı devam etmektedir.

Kaldı ki çekişme konusu hususta verilen kararların kahir ekseriyeti Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından verilmiştir.

Ayrıca ortada bu toplantının İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu yerine İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nda görüşülmesini gerektiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı vardır.

Hal böyle olunca saygıdeğer çoğunluk tarafından İçtihadı Birleştirmeye Gerek Bulunmadığı şeklinde verilen karar; genelde hukukun esas kaidelerine ve özelde Yargıtay Kanunu’na aykırı olmuştur.

2019 yılında esasa kaydedilen bu çekişmenin iki yıl sonra bu şekilde çözümsüz bırakılması toplumda büyük sıkıntılara yol açacaktır.

Bu itibarla saygıdeğer çoğunluğun işin esasının incelenmesine imkân vermeyen bu kararına muhalifim. 22.10.2021




Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2021/24 – Türk Ticaret Kanunu Haksız Rekabet Fiilleri

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2021/24 14 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 31689 Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2021/24 Karar Sayı… 

 

 

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2021/24 – Türk Ticaret Kanunu Haksız Rekabet Fiilleri

Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2021/24

14 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31689

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2021/24 Karar Sayısı: 2021/79 Karar Tarihi: 4/11/2021

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bakırköy 54. Asliye Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 62. maddesinin (a) bendinin anılan Kanun’un 55. maddesinin (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile alt bentlerini bağlayan hükmü yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.

OLAY: Sanıkların, personeli olarak çalıştıkları şirketin hizmet verdiği müşterilere ait vergi numarası dâhil birçok bilgiyi kopyalayarak kurdukları kendi şirketlerinde kullandıkları gerekçesiyle 6102 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan cezalandırılmaları talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ

A. İptali İstenen Kanun Hükmü

Kanun’un 62. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı ilgili kısmı şöyledir:

“I- Cezayı gerektiren fiiller

MADDE 62- (1) a) 55 inci maddede yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenler,

fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56 ncı madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar. ”

B. İlgili Görülen Kanun Hükmü

Kanun’un 55. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“II- Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar

MADDE 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:

c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;

1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,

II. İLK İNCELEME

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın katılmalarıyla 18/3/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. ESASIN İNCELENMESİ

2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ömer DURSUN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ve ilgili görülen kanun hükümleri, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A. İtirazın Gerekçesi

3. Başvuru kararında özetle; suç oluşturan haksız rekabet hâlinin itiraz konusu kural tarafından yapılan atıf uyarınca belirlenmesinin suç teşkil eden fiilin ve bu fiil karşılığında öngörülen cezanın açık bir biçimde tespit edilememesi sonucunu doğurduğu ve suçun tanımında belirsizliğe neden olunduğu belirtilerek kuralın 6102 sayılı Kanun’un 55. maddesinin (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile alt bentlerini bağlayan hükmü yönünden Anayasalın 38. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

4. 6102 sayılı Kanun’un 62. maddesinin itiraz konusu (a) bendinde anılan Kanun’un 55. maddesinde yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenlerin fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikâyet üzerine iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılacağı öngörülmüş olup kural 55. maddenin (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile alt bentlerini bağlayan hükmü yönünden incelenmiştir.

5. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulman kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” denilerek suçun kanuniliği, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belirli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27,11/4/2019, § 13).

6. Kanun’un 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin alt bentlerini bağlayan hükmünde başkasının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma haksız rekabet hâli olarak düzenlenmiş olup, (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde ise bu duruma giren hâllerden biri olarak kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak öngörülmüştür. Bu itibarla kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanma, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma suretiyle gerçekleştirilen haksız rekabet hâllerinden biri olarak hükme bağlanmıştır. Söz konusu haksız rekabet hâlinin suç teşkil edebilmesi için ise 62. maddenin itiraz konusu (a) bendi uyarınca kasten işlenmesi gerekmektedir.

7. Öte yandan itiraz konusu kuralın atıfta bulunduğu Kanun’un 55. maddesinin (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile alt bentlerini bağlayan hükmünde ifade edilen başkasının iş ürününden yetkisiz yararlanma kavramının genel kavram niteliğinde olmakla birlikte belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu söylenemez. Nitekim 55. maddenin (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde “…teklif, hesap veya plan gibi…” ürünler iş ürünlerine, “Kendisine emanet edilmiş…” olma hâli de iş ürününün başkasına ait olma durumuna yönelik örneklerden biri olarak gösterilmiştir.

8. Bu bağlamda haksız rekabet suçunu teşkil eden eylemin, failin, suça konu yaptırımın ve takip usulünün açık ve net olarak belirlendiği görülmektedir. Bu itibarla haksız rekabet suçunun tüm unsurları kuralın yer aldığı ve atıfta bulunduğu maddeler kapsamında açıkça belirlendiği için kuralın belirsizliğinden ve öngörülmezliğinden söz edilemez. Dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 38. maddesini ihlâl eden bir yönü bulunmamaktadır.

9. Öte yandan hiç kuşkusuz her kuralda olduğu gibi itiraz konusu kuralın da uygulanması ile ilgili bazı uygulama sorunları çıkabilir. Bu bağlamda mevcut uyuşmazlıklara ilişkin sorunların her somut olayın Özellikleri dikkate alınarak kuralın amacına uygun şekilde yorumlanması suretiyle mahkeme içtihatlarıyla çözülmesi gerekmektedir. Kuralın lafzı ile amacı birlikte yorumlanarak ve ceza hukukunun genel kabul görmüş ilkeleri göz önünde bulundurularak çözülebilecek sorunların uygulamaya ilişkin olduğu açıktır. Bu nedenle de kuraldan ziyade kuralın yorumlanması ile ilgili olarak çıkabilecek sorunlar anayasallık denetiminin konusu dışında kalmaktadır (AYM, E.2017/135, K.2019/35, 15/5/2019, § 31; E.2020/82, K.2021/20,18/3/2021, § 14).

10. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 38. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

IV. HÜKÜM

13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 62. maddesinin (a) bendinin anılan Kanun’un 55. maddesinin (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile alt bentlerini bağlayan hükmü yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 4/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan Zühtü ARSLAN

Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili Kadir ÖZKAYA

Üye Engin YILDIRIM

Üye Hicabi DURSUN

Üye Celal Mümtaz AKINCI

Üye Muammer TOPAL

Üye M. Emin KUZ

Üye Rıdvan GÜLEÇ

Üye Recai AKYEL

Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Üye Yıldız SEFERİNOĞLU




SGK e-Tebligat Başvuru Sistemi Açıldı

SGK e-Tebligat başvuru sistemi e-Devlet üzerinden açıldı e-Tebligat başvurusu şuan için sadece e-Devlet “masaüstü” sürümünde  görünmektedi… 

 

 

SGK e-Tebligat Başvuru Sistemi Açıldı

SGK e-Tebligat başvuru sistemi e-Devlet üzerinden açıldı

e-Tebligat başvurusu şuan için sadece e-Devlet “masaüstü” sürümünde  görünmektedir. Mobil sürümünde başvuru sistemi henüz açılmamıştır. Dolayısıyla başvuru yapacak olanların masaüstü bilgisayardan e-Devlet’e giriş yapması gerekmektedir. Başvuru sırasında Gerçek Kişi – İşveren ayrımı yapılmaktadır.

SGK e-Tebligat Başvurusu için aşağıdaki linke tıklayınız:

https://www.turkiye.gov.tr/sosyal-guvenlik-sgk-e-tebligat-basvurusu




SGK e-Tebligat Başvuru Süresi Uzatıldı

SGK e-Tebligat Başvuru Süresi Uzatıldı SGK e-Tebligat Başvuru Süresinin Uzatılmasına İlişkin Duyuru 24.9.2021 tarihli 31608 sayılı Resmi Gazete’ de ya… 

 

 

SGK e-Tebligat Başvuru Süresi Uzatıldı

SGK e-Tebligat Başvuru Süresi Uzatıldı

SGK e-Tebligat Başvuru Süresinin Uzatılmasına İlişkin Duyuru

24.9.2021 tarihli 31608 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligata İlişkin Yönetmelik” ‘ in 7 inci maddesine göre elektronik tebligat adresi almak zorunda olan işverenler, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç ay içinde başvuru yapmakla yükümlü tutulmuştur. Yönetmeliğe göre bu süre 31.12.2021 tarihinde sona ermektedir.

Kurumumuzca, elektronik ortamda yapılacak tebligata İlişkin usul ve esasları açıklayan genelgenin 10.12.2021 tarihinde yayımlanması ve e-tebligat sisteminin aynı tarihte açılması nedeniyle sistem üzerinde aşırı yoğunluk meydana getirmiştir.

Bu nedenle 31.12.2021 tarihinde sonra erecek olan başvuru süresi 31.01.2022 tarihine kadar uzatılmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Kaynak: SGK




SGK Genelgesi 2021/38 – Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligat İşlemleri

SGK Genelgesi 2021/38 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü Sayı : E-51592363-010. 06.01-34905238 Tarih: 10/11/2021…

 

 

SGK Genelgesi 2021/38 – Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligat İşlemleri

SGK Genelgesi 2021/38

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : E-51592363-010. 06.01-34905238

Tarih: 10/11/2021

Konu : Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligat İşlemleri

GENELGE

2021/38

1-Genel Açıklamalar

Bilindiği üzere 24.9.2021 tarihli ve 31608 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligata İlişkin’’ Yönetmelik (Bundan sonra bu ibare, genelgede yönetmelik olarak anılacaktır.) 1.10.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu yönetmeliğin “Kullanılacak elektronik tebligat sisteminin belirlenmesi” başlıklı 12 nci maddesinde; “Kurum, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili her türlü teknik altyapıyı kurup işletebilir veya elektronik tebligat yapmaya yetkili Kurumlarla yapılacak protokol hükümleri çerçevesinde elektronik tebligat yaptırtabilir, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili başka kurumlarca kurulmuş olan teknik altyapıyı ilgili mevzuatı doğrultusunda kullanabilir.”

Hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, Sosyal Güvenlik Kurumunca elektronik ortamda yapılacak tebligat işlemleri Kurum tarafından kurulan teknik altyapı üzerinden yapılacak olup elektronik ortamda yapılacak tebligat işlemlerinin yapılmasında uyulacak usul ve esaslar aşağıda açıklanmıştır.

2-Elektronik Tebligat Adresi Alacak ve Kullanacak Olan Muhataplar

2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihi ve sonrasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadırlar.

Bu bakımdan;

-1.10.2021 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayıp yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihi ve sonrasında sigortalı çalıştırmaya devam eden,

-1.10.2021 tarihinden sonra ilk defa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayan,

gerçek veya tüzel kişi işverenler ile tüzel kişiliği olmayan işverenler elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadırlar.

Örnek 1: 26.8.2018 tarihinde sigortalı çalıştırmaya başlayan ve 1.10.2021 tarihi itibarıyla sigortalı çalıştırmaya devam eden (A) işvereni elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak /orundadır.

Örnek 2: 4.10.2021 tarihinde sigortalı çalıştırmaya başlayan (B) işvereni elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadır.

2-2- İsteğe Bağlı Olarak Elektronik Tebligat Adresi Alabilecek Muhataplar

Genelgenin “2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar” başlıklı maddesinde belirtilenler dışında kalan gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayanlar istemeleri halinde elektronik tebligat adresi alabilirler.

3- Başvuru Süresi

3-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar Bakımından Başvuru Süresi

3-1-1- 1.10.2021 Tarihinden Önce Sigortalı Sayılan Kişileri Çalıştırmaya Başlayıp 1.10.2021 Tarihinden Sonra Sigortalı Çalıştırmaya Devam Eden İşverenler Bakımından Başvuru Süresi

1.10.2021 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayıp yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih olan

1.10.2021 tarihinden sonra sigortalı çalıştırmaya devam eden işverenler, www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) 1.10.2021 tarihini takip eden 3 ay içinde başvuru yapmakla yükümlüdür.

Bu bakımdan, söz konusu işverenler en geç 3.1.2022 (1.1.2022 tarihi hafta sonuna denk geldiğinden) tarihine kadar elektronik tebligat adresi almak zorundadırlar.

İşyerinin, 5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen süreler içerisinde bildirilmemesi ve tescil işlemi yapılmaması halinde Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 32 nci maddesinde belirtildiği şekilde resen tescil işlemi yapılması halinde, yukarıda belirtilen 3 aylık sürenin başlangıcı, işyerinin ünite tarafından resen tescil edildiğinin, işverene tebliğ edildiği tarihtir. Bu işverenler, işyerinin resen tescil işleminin kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren, 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresi üzerinden elektronik tebligat adresi almak zorundadır.

3-1-2- 1.10.2021 Tarihinden Sonra İlk Defa Sigortalı Sayılan Kişileri Çalıştırmaya Başlayan İşverenler Bakımından Başvuru Süresi

1.10.2021 tarihinden sonra ilk defa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayan işverenler, sigortalı çalıştırmaya başlanılan ayı takip eden aydan itibaren 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet) başvuru yapmakla yükümlüdür.

Örnek 3: 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı 15.11.2021 tarihi itibariyle çalışmaya başlamıştır. Söz konusu işveren, sigortalı çalıştırılmaya başlanılan ayı takip eden aybaşından (1.12.2021) itibaren en geç 3 ay içinde (28.2.2022 tarihine kadar) elektronik tebligat adresi almak zorundadır.

3- 2- İsteğe Bağlı Olarak Elektronik Tebligat Adresi Alabilecek Muhataplar

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihinde Genelgenin “2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar” başlıklı maddesinde belirtilenler dışında kalan gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayanlar istedikleri tarihte www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) elektronik tebligat adresi alabileceklerdir.

4- Başvuru Şekli

Elektronik tebligat (e-Tebligat) adresi alacak ve kullanacak olan muhatapların www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) başvuru yapmaları gerekmektedir. Başvurular üç grup için farklı şekilde yapılabilecektir.

– Kurumlunuzda işverenlik kaydı bulunmayan kullanıcılar/sigortalılar kişisel tebligatlarını görüntülemek üzere müracaatlarını “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğinden yapabilecektir.

– Gerçek kişi işverenler bakımından işverenin kendisi veya işveren vekili tarafından, “Gerçek Kişi İşveren” seçeneğini kullanılarak başvuru yapılabilecektir.

– Tüzel kişi işverenler bakımından ise başvuru için “Tüzel Kişi” seçeneği kullanılacak olup, başvuru yapacak kişinin MERSİS veya SGK işyeri tescil kaydında yönetici/müdür/kanuni temsilci olarak yer alması gerekmektedir.

Elektronik tebligat adresi almak zorunda olan muhataplar şahsi işlemlerinden doğan (borçlanma, tescil vb.) tebligatları almak için, “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğini kullanarak ayrıca başvuru yapacaklardır.

Tüzel kişi işverenler bakımından yöneticilere/müdürlere/kanuni temsilcilere ve bunların dışında kalan gerçek kişi işverenlere, “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” müracaatları bulunmadığı sürece, şahsi işlemlerinden doğan elektronik tebligat gönderilmeyecektir.

Ayrıca, gerçek kişi işverenler bakımından başvuruyu yapan işveren veya işveren vekilinden biri, tüzel kişi işverenler bakımından her bir yönetici/müdür/kanuni temsilci, tebligatların görüntülenebilmesi için üçüncü kişilere yetki tanımlayabilecektir. Yetki tanımlanan bu kişiler alt hesap olarak adlandırılacaktır.

e-Tebligat işlemleri gerçekleştirilirken, tüzel kişi işyeri için yapılan başvurularda vergi kimlik numarası, gerçek kişi işyeri için yapılan başvurularda ise T.C. Kimlik Numarası esas alınacaktır. Tüzel kişilik için yapılan başvuru sonrası, aynı vergi kimlik numarası altında veya gerçek kişi işyeri için yapılan başvuru sonrası aynı T.C. Kimlik Numarası altında yeni bir işyeri dosyasının tescil edilmesi halinde, yeni tescil edilen işyeri için elektronik tebligat adresi alınmasına ihtiyaç duyulmamakta olup, yeni tescil edilen işyerine ilişkin tebligatlar daha önce başvurusu yapılan elektronik tebligat adresi üzerinden takip edilebilecektir.

Örnek 4: (A) işvereni. 1234567890 vergi numarası altında işlem gören (B) işyeri için 12.12.2021 tarihinde, www.turkiye.gov.tr adresini kullanarak elektronik tebligat adresi oluşturmuştur. (A) işvereni, aynı vergi kimlik numarasında işlem görecek olan (C) işyerini 6.1.2022 tarihinde faaliyete geçirmiştir. (A) işvereninin, elektronik tebligat adresi alınan tarihten sonra tescil edilen (C) işyeri, aynı vergi kimlik numarası altında bulunduğundan, bu işyeri için ayrıca elektronik tebligat adresi oluşturulmayacaktır. Elektronik tebligata ilişkin iş ve işlemler. 12.12.2021 tarihinde oluşturulan elektronik tebligat adresi üzerinden takip edilebilecektir.

Tüzel kişi işverenlerde yönetici/şirket yetkilisi/müdür/kanuni temsilci niteliğinde herhangi bir kişinin kalmaması (değişmesi, yenisinin atanması, yetkinin alınması vefat vb.) durumunda yeni yönetici/şirket yetkilisi/müdür/kanuni temsilcinin yönetici/müdür/kanuni temsilci olarak atandıkları tarihten itibaren 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresinden (e -Devlet üzerinden) başvuru yapması gerekmektedir.

Tüzel kişilik adına, birden fazla yönetici bulunması durumunda, tek bir yöneticinin- e-Tebligat başvurusu yapması yeterli olacaktır. Bir yöneticinin yaptığı başvuru sonrasında, diğer yöneticiler de herhangi bir başvuru gerekmeksizin, tüzel kişilik adına gelen e-Tebligatları görüntüleyebilecek, yapılmış olan bu başvuruyu daha önce tebligat gönderilmemiş olması şartıyla, silebilecek ve yeni kullanıcıları alt hesap olarak ekleyebilecektir.

Herhangi bir yönetici tarafından yapılan başvurunun silinmesi durumunda, tüzel kişilik adına yapılan e-Tebligat başvurusu da silineceğinden, diğer yöneticiler ve yöneticiler tarafından alt hesaba eklenen kullanıcılar da pasife alınacaktır. Bu durumda, tüzel kişilik adına yeniden başvuru yapılması gerekmektedir.

Birden fazla yöneticinin bulunduğu durumlarda, bir yöneticinin yöneticilikten ayrılması ya da vefatı nedeniyle elektronik tebligat adresinin pasife alınması halinde, ilgili yöneticinin, elektronik tebligat görüntüleme yetkisi verdiği alt hesaba eklenen kullanıcıların tebligatları görmeleri engellenecektir. Engellenen kişilere, diğer yönetici tarafından elektronik tebligatları görüntüleme yetkisi verilmediği sürece, Kurum tarafından gönderilen tebligatları görüntüleyemeyeceklerdir. Ancak bir yöneticinin yöneticilikten ayrılması ya da vefat etmesi halinde, diğer yönetici/yöneticiler elektronik tebligatları görüntülemeye devam edecektir.

Örnek 5: (A) Limited Şirketinin, şirket için yetkilendirilmiş (B) ve (C) olmak üzere iki yöneticisi bulunmaktadır. (B) yöneticisi, A Limited Şirketi adına e-Tebligat başvurusunda bulunmuştur. Tüzel kişilerde, birden fazla yöneticinin bulunduğu hallerde, tek bir yöneticinin e-Tebligat başvurusu yeterli olduğundan. (C) yöneticisi için e-Tebligat başvurusu aranmayacak olup, bu kişi şirket adına gönderilecek tebligatları görüntüleyebilecektir. Tebligat adresi alındıktan sonra (B) kişisi, (D) ve (E) kişilerini (C) kişisi ise (E) ve (G) kişilerini kullanıcı olarak ekleyerek, bu kişilere tebligatları görüntüleme yetkisini vermişlerdir. (B) yöneticisinin vefat etmesi halinde, bu kişi tarafından eklenen ve yönetici olmayan (D) ve (F) kişilerinin elektronik tebligat görüntüleme yetkisi pasif hale getirilecek olup, bu kişiler (G) yöneticisi tarafından, yeniden alt hesaba eklenmedikleri sürece, şirkete yapılan tebligatları görüntüleyemeyeceklerdir. Ancak (B) yöneticisinin vefatı, diğer bir yönetici olan (C)’nin, tebligatları görüntülemesine engel oluşturmayacaktır.

Örnek 6: Yukarıdaki örnekte yer alan, (B) yöneticisinin, yapılan tebligat başvurusunu silmesi halinde, tüzel kişilik adına yapılan e-Tebligat başvurusu da silinecek olup, her bir yönetici ve alt hesaba eklenen kullanıcılar için de e-Tebligat görüntüleme yetkisi sona ermiş olacaktır.

A LİMİTED ŞİRKETİ

YÖNETİCİ B C
ALT HESAP D E
ALT HESAP F G

Adi ortaklıklar için ortaklardan herhangi birinin, apartman yönetimi için yöneticinin, kamu kurum ve kuruluşları için yönetici bilgileri ile giriş yapılabilecektir. Bu kişiler ve “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğini kullanarak elektronik tebligat başvurusunda bulunanlar, tebligatların görüntülenebilmesi için üçüncü kişilere yetki tanımlayabileceği alt hesap oluşturabilecektir.

Buna göre, elektronik tebligat adresi almak amacıyla www.turkiye.gov.tr adresinden (e -Devlet üzerinden) yapılacak başvuruların sisteme giriş işlemleri Ek-1’de yer alan kullanım kılavuzunda açıklandığı şekilde yapılacaktır.

5- Elektronik Tebligatın Gönderilmesi ve Muhatabına İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar

Kurum Merkez Teşkilatı/Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından tebliğ edilmesi gereken evrak elektronik ortamda imzalanacak ve muhatabın elektronik tebligat adresine iletilecektir.

Buna göre, elektronik tebligat adresine evrakın gönderilmesi işlemleri Ek-2’de yer alan kullanım kılavuzunda açıklandığı şekilde yapılacaktır.

Kurum Merkez Teşkilatı/Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından elektronik ortamda imzalanan evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır. e-Tebligat gönderildiğinde muhatabın e-Devlet sisteminde kayıtlı olan cep telefonu numarasına SMS ve/veya e-posta adresine bilgi mesajı gönderilecektir. Bu nedenle, evrakın muhatap tarafından okunup okunmaması evrakın tebliğ edilmesinde önem arz etmeyeceğinden, evrak muhatap tarafından okunmamış olsa dahi muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Değişik nedenlerden dolayı, muhatabın e-Devlet sisteminde kayıtlı olan cep telefon numarasına ve/veya e-posta adresine bilgilendirme mesajı gönderilememesi veya geç gönderilmesi, elektronik tebligatın geçerliliğini etkilemeyecektir.

Ayrıca, elektronik ortamda imzalanan evrak, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günden önce okunsa dahi, evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Örnek 7: Muhatabın elektronik ortamdaki adresine 18.12.2021 tarihinde ulaşan tebligatın, muhatap taralından 21.12.2021 tarihinde okunduğu varsayıldığında, söz konusu evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi (18.12.2021) izleyen beşinci günde (23.12.2021) tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Ancak, elektronik ortamda imzalanan ve idari para cezasına ilişkin olan evrakın tebliğ tarihi, beşinci gün olsa da. muhatap tebligatın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günden önce de, idari para cezasını indirimli olarak ödeyebilecektir.

Örnek 8: Evrakın 18.12.2021 tarihinde muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı varsayıldığında muhataba evrak 23.12.2021 tarihinde tebliğ edilmiş sayılacak ve muhatap idari para cezasını 21.12.2021 tarihinde indirimli olarak ödeyebilecektir.

Öte yandan, muhatabın, idari para cezasını indirimli olarak ödemesi ve aynı zamanda itiraz etmesi halinde, itiraz süresi, idari para cezasının ödendiği tarihi takip eden günden değil, tebligatın elektronik ortamdaki adrese ulaştığı tarihi izleyen beşinci günü takip eden günden başlayacaktır.

Örnek 9: 7 numaralı örnekteki işverenin, idari para cezası borcunu 21.12.2021 tarihinde ödemesi ve idari para cezasına itiraz etmesi halinde, 15 günlük yasal itiraz süresi, ödeme tarihi olan 21.12.2021 tarihini takip eden günden değil, beş günlük sürenin dolduğu 23.12.2021 tarihini takip eden günden itibaren başlayacaktır.

6- Muhatabın Sorumluluğu

Kendisine elektronik ortamda tebligat yapılacak muhatap;

a) Başvurusunu süresinde, tam ve doğru olarak yapmakla,

b) Beyan edilen bilgilerde meydana gelecek değişiklikleri bildirmekle,

c) “Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligata İlişkin Yönetmelik”te belirtilen tüm şartlara riayet etmekle,

ç) Elektronik tebligatı alacak kişilerde değişiklik olması halinde bu değişikliği bildirmekle,

yükümlüdür.

Bu nedenle, elektronik tebligat adresi almak amacıyla yapılan başvuruda istenen bilgilerin yanlış üirilmesi veya güncellenmemesi nedeniyle tebligata ilişkin bilgilendirme mesajının muhataba iletilememesinden muhatap sorumlu olacaktır.

7- Elektronik tebligat adresinin kullanıma kapatılması

a) Tüzel kişilerde ticaret sicil kaydının silindiği (nev’i değişikliği, birleşme halleri dahil) tarih itibarıyla elektronik tebligat adresi kapatılacaktır.

b) Gerçek kişilerde ilgilinin ölümü veya gaipliğine karar verildiğinin Kurum tarafından tespit edildiği durumlarda ölüm/karar tarihi itibarıyla ilgilinin elektronik tebligat adresi resen kapatılacaktır.

c) Kısıtlılık, ceza infaz kurumuna girme veya askerlik hizmeti gibi hukuki ve fiili sebeplerle elektronik tebligat hizmetinden yararlanma imkânı ortadan kalkmış muhatabın elektronik tebligat adresi kapatılacaktır.

d) Ölen/gaipliğine karar verilen kişinin elektronik tebligat adresi, mirasçıları tarafından sosyal güvenlik il müdürlüğüne veya sosyal güvenlik merkezine/merkez teşkilatına başvuru yapılması halinde de kullanıma kapatılacaktır.

Bu durumlar haricinde zorunlu veya isteğe bağlı olarak elektronik tebligat sistemine dahil olanların sistemden çıkmaları mümkün olmayacaktır.

8- Diğer Hükümler

8-1– 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununa ve diğer mevzuata göre Kurumca hazırlanan ve tebligat gönderilmesi gereken tiim evraklar elektronik ortamda gönderilecektir.

8-2– Elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde, kendilerine elektronik tebligat yapılması gereken muhataplara, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile 6183 sayılı Kanunda yer alan hükümlere göre tebligat yapılacaktır.

8-3– Bu genelgede yer alan, elektronik tebligat adresinin kapatılmasına ilişkin ibareler, hesabın tamamen silinmesi anlamına gelmediğini, elektronik tebligat adresinin pasife alınmasını ve yapılacak tebligatların ilgili kanunlara göre kâğıt ortamında yapılmasını, ifade etmektedir.

8-4– 12.5.2010 tarihli ve 27579 sayılı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 39 uncu maddesinin yedinci fıkrası uyarınca işverenlerce “Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş Sistemi” nde görüntülenebilen istirahat raporları, çalışılmadığına dair bildirimin Kuruma gönderilmesi için yapılan tebligat yerine geçtiğinden bu Genelgenin kapsamı dışındadır. Herhangi bir sebeple anılan sistem üzerinden görüntülenemeyen istirahat raporlarının işverene bildirimi için ise bu Genelge hükümleri uygulanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Cevdet CEYLAN

Kurum Başkan V.

EKLER:

Ek-1 : Kullanım Kılavuzu-1

Ek-2 : Kullanım Kılavuzu-2

SGK Genelgesi 2021/38 – Genelgenin Eki İçin Tıklayınız



SGK Genel Yazı – 7326 Sayılı Kanun Kapsamında İlk Taksit Ödemesini Gerçekleştirenlerin Peşin Ödeme Hükümlerinden Yararlanabilmeleri

SGK Genel Yazı 36628385 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü Sayı : E-24010506-010.07.01-36628385 Tarih: 10.12.2021…

 

 

SGK Genel Yazı – 7326 Sayılı Kanun Kapsamında İlk Taksit Ödemesini Gerçekleştirenlerin Peşin Ödeme Hükümlerinden Yararlanabilmeleri

SGK Genel Yazı 36628385

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : E-24010506-010.07.01-36628385

Tarih: 10.12.2021

Konu : 7326 Sayılı Kanun Kapsamında İlk Taksit Ödemesini Gerçekleştirenlerin Peşin Ödeme Hükümlerinden Yararlanabilmeleri

GENEL YAZI

09.06.2021 tarihli ve 2021/20 Sayılı “7326 sayılı Kanun Uyarınca Alacakların Yapılandırması” konulu Genelge’nin “Borcun belirtilen taksit süresinden önce ödenmesi ” başlıklı maddesinin son paragrafında “Taksitle ödeme seçeneğini seçmesine rağmen ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenlerce talepte bulunulması halinde borcun tamamının geç ödeme zammıyla birlikte peşin olarak 30/11/2021 tarihine kadar (Cumhurbaşkanınca ödeme sürenin uzatılması halinde 31/12/2021 tarihine kadar) ödenmesi mümkün bulunmaktadır.” Hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca, borcunu taksitle yapılandıran ancak yapılandırılan borcun ilk taksitini 30/11/2021 tarihine kadar ödemeyen veya eksik ödeyenler tarafından borcun geç ödeme zammı ile birlikte 31/12/2021 tarihine (bu tarih dâhil) kadar ödenmesi halinde, peşin ödeme hükümlerinden yararlanılmakta ve Yİ-ÜFE aylık değişim oranlarında %90 indirim yapılmaktadır.

Taksitle ödeme seçeneğiyle borçlarını yapılandırıp ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler bakımından borcun tamamının, ikinci taksitin ödeme süresi sonuna (31/12/2021 tarihine) kadar ödenmesi halinde, taksitlendirme farkı alınmaksızın Yİ-ÜFE aylık değişim oranları %50 olarak uygulanmaktadır.

Cumhurbaşkanınca 7326 sayılı Kanun uyarınca yapılandırmaya müracaat ve ilk taksit/peşin ödeme süreleri bir ay uzatıldığından, taksitle ödeme seçeneğiyle borçlarını yapılandırıp ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler için ikinci taksitin son ödeme süresi ile ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenler bakımından peşin ödeme hükümlerinden yararlanılmaya ilişkin son ödeme süresi 31/12/2021 tarihi olarak eşitlenmiş bulunmaktadır.

Ödeme sürelerinin aynı olmasına rağmen ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler bakımından ikinci taksitin ödenmesi halinde indirim tutarının %50, ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenler bakımından peşin ödeme hükümlerinden yararlanılması halinde indirim tutarının % 90 olması hususunun hakkaniyete uygun olmadığı, bu nedenle taksitle ödeme seçeneğini seçip ilk taksit ödemesini süresinde yapanların da yazılı talebi halinde taksitli ödeme seçeneklerini, peşin ödemeye döndürerek geç ödeme zammıyla birlikte 31/12/2021 tarihine kadar ödemeleri halinde peşin ödeme hükümlerinden yararlandırılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.

7326 Sayılı Kanun kapsamında ilk taksit ödemesini gerçekleştirenlerin peşin ödeme hükümlerinden yararlanabilmeleri için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerine taksitli ödeme planlarının peşin ödeme planı olarak değiştirilmesi için başvuru yapmaları, başvuranlar için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerince/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerince;

-Ödenmiş taksit tutarlarının 88 çıkış işlemi yapılarak emanet hesaba alınması,

-Taksitli ödeme planlarının peşin ödeme planı olarak değiştirilmesi,

-Emanete alınan tutarların peşin ödeme planına işlenmesi,

Gerekmekte olup; kalan bakiye tutarlar işverenlerce bankalar vasıtasıyla on-line olarak “110-7326 Yapılandırma İşveren” kodundan ödenebilecektir.

Peşin ödeme tutarına işlenen miktardan arta kalan tutarın geç ödeme zammı ile birlikte 31/12/2021 tarihine kadar ödenmemesi halinde 7326 sayılı Kanun kapsamındaki borç yapılandırılmaları bozulacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini arz ederim.

Savaş ALIÇ

Genel Müdür




Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki Broşürü

Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki Broşürü Yeni iş kuran gençlere, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç yıl boyunca elde e…

 

 

Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki Broşürü

Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki Broşürü

Yeni iş kuran gençlere, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç yıl boyunca elde ettikleri kazancın bir kısmını vergi dışı bırakmak ve gençlerimizin girişimciliğe yönlendirilmesini desteklemek amacıyla getirilen vergi ve sigorta prim teşviki uygulamasına ilişkin detaylı açıklamaların yer aldığı “Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki” Broşürü güncellenerek kullanıma sunulmuştur.

Söz konusu Broşürde;

  • Vergi teşvikinden kimlerin yararlanabileceği,
  • Vergi teşvikinden yararlanma şartlarının neler olduğu,
  • Vergi teşviki uygulamasındaki özellikli durumlar,
  • Sigorta prim teşvikinden yararlanma şartlarının neler olduğu,

gibi konularda açıklayıcı bilgilere ve örneklere yer verilmiştir.

Açıklamalara ve ayrıntılı bilgilere:

ulaşabilirsiniz.

Broşüre ulaşmak için TIKLAYINIZ

Kaynak: GİB